AYAKKABI BOYACISI AGOP
Pazar günleri
Arnavutköy’den ayakkabı boyacısı Agop amca gelirdi. Uzun boylu, zayıf, karaya
yakın esmer tenli, yanakları içe çökük, yüz kemikleri belirgin, güleç, sevecen
bir kişilikti. Herkes ona ayakkabı boyatmak için sıra bekler, sıra varsa kalelere
kadar bir boy gider gelirdi.
Sırtını vapur iskelesinin tahta
duvarına yaslar, küçük taburesine oturur, bir yandan ayakkabı boyar, bir yandan
da sohbet eder, gelen geçenle şakalaşırdı. Agop ustanın sevecen yaklaşımı ve bana babaannemle
ilgili hatıralar anlatması nedeniyle ona bir yakınlık duymuştum. Ayakkabıyı
onun gibi iyi boyayabilen az görmüşümdür. Özenerek, malzemeden esirgemeden
ayakkabı boyar, son kat cilayı en kaliteli tüplü ciladan sürerdi. Her şey
bittikten sonra ayakkabı kenarlarına rengine uygun ispirtolu vernik sürmeden
bırakmazdı. Sıra bekleyenleri aklında tutar, yakınındaysa seslenir, el eder ya
da yoldan geçen biriyle haber gönderirdi.
Aradan yıllar geçti Levent’te çalışıyorum.
Öğle tatilinde kafamı dağıtmak için Levent çarşısında dolaştığım sırada pasaj
kapısı önünde bir ayakkabı boyacısı dikkatimi çekti. Özene bezene ayakkabı boyaması
çocukluğumdaki Agop ustayı anımsattı. Hiç hesapta yokken ayakkabımı boyatmaya
karar verdim. Oturdum yüksek tabureye. Ayakkabımı boyarken sohbet etmeye
başladık. Kendimi tutamayıp o an hissettiğim duygularımı ve anılarımı boyacı
ile paylaşıyorum “Ben Rumelihisarlıyım, çocukluğumda Agop ustamız vardı, sen de
aynı onun gibi çok güzel ayakkabı boyuyorsun.” Dediğimde boyacı, fırça
sallamayı kesti. Abi ben de bu boyacılığı Agop ustadan öğrendim. O başka bir
insandı. Cevap doğrumuydu, yanlış mı bilmiyorum. Ben o günlerin heyecanını seneler
sonra tekrar yaşadım, hissetmiştim. Ayakkabılarım da pırıl pırıl olmuştu.
Takvor Teodorosyan
Mart/2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder