Eğitimcilerimizi dinlemek üzere bir masa etrafında
oturmuşuz. Çeşitli şekil ve markalarda birçok tükenmez kalemi kucaklayan
kalemlikten yazan kalemi duyularımla seçmeyi deneyeceğim. Eğer başarabilir ve
duyularımla seçtiğimi hissedebilirsem hoş bir duygu yaşayacağım. Bunu daha sonraları
geliştirmeyi arzulayabileceğim bir deneyim olacak.
Gözlerimi kapatıp elimi kalemlik üzerinde dairesel olarak
gezdirip kalemlerden birini seçtim. Seçtiğim kalemin yazdığını denemek üzere not
kağıdına gelişigüzel bir şeyler karaladım. Kalem, kağıt üzerine iz bırakmış ama
yazmamıştı. Sanırım yeterince odaklanamadım ya da sabırsız davrandım. Seçtiğim
kalemi kalemliğe koysam, aynısını tekrar seçme olasılığı olacak ve aynı kalemi
seçmemek için zihnim devreye girecek, duyularımın seviyesini azalacaktı. Yazmayan
kalemi masanın üzerine bıraktım. Tekrar yazan kalemi bulmak için elimi kalem
kutusunun üzerinde gezdirdim. İkinci denemem de başarısızdı.
Kalemlikteki diğer kalemleri duyularımı kullanmadan tek tek
denedim. Yazana rastlayamadım. Yedekte duran yeni tükenmez kalem kutusundan
aldığım kalem çözüm oldu.
Bu gerçek bir duyu çalışması değil, Mürvete’te kalem
seçmekte hoşluk yapan Ece’nin yaratıcılığı ve hoşluğuydu. Bu hoşluk yaşamdaki
davranışlarımızla çok benzeşiyor. Bezen bilincimizle bazen de duyularımızla yaptığımız
seçimler yaşantımızı belirliyor, yaşam biçimimiz oluyor. Seçimimizin bize
uygunluğunu da denemeden bilemiyoruz. Başka örneklere bakarak uyacağını düşündüğümüz
modellerde dahi bize uymayan durumlar olabiliyor. Her birimiz kalem kutusundaki
farklı kalemler gibiyiz. İçimizdeki mürekkebi gerekli kıvama getirene ve eyleme
hazır olana dek kiminiz yazabiliyor, kimimiz yazmayabiliyor.
Takvor Teodorosyan Kasım/2015