Annemin sonradan olan kardeşi Lena, dişçiye gitmek durumunda.
Lena’nın yokluğunda annemin nöbetini ben devraldım. Bu yıl Mart’dan başlayarak geçirdiği
bir dizi ameliyatlar ve hastalıklar annemi yatağa mahküm etmişti. Beklerken hem
zaman geçirmek, hem de anneme bir hoşluk, moral olsun düşüncesiyle bodrum katta
sıkı sıkıya sarmalanmış eski yapay çam ağacından küçük bir çam oluşturup annemin
yattığı yatağın ayak ucundaki sehpaya güzelce yerleştirdim. Çocukluğumda olduğu
gibi çam ağacını annemle birlikte süslemeyi planlamıştım. Ne var ne yoku bilmek
için ağaç süslerini masanın üzerine serdim. Karton süs kutularının bazıları solmuş,
sararmış, ama ta o günlerden bugüne gelebilmişler.
-Anne, eskiden yılbaşı ağacını hep seninle birlikte süslerdik biliyor
musun? Bugün öyle yapacağız.
-Aman oğlum, geçti o günler, kim
kaldı ki
-Olsun anne, biz kendimiz için yapıyoruz. Aynı eski günlerde olduğu
gibi.
Annem sessiz ve tepkisiz bakıyor. Ben bir yandan süsleri
ağaca yerleştiriyorum. Beyaz elbiseli,
beyaz beresinin kenarları mavi bordurlu bir bebeği ağaca astım. Annem
sessizliğini bozdu.
-Biliyor musun? Bu senin ilk oyuncağındı.
-Öyle mi? Haa. Evet, bunu anımsadım. Ama, ilk oyuncağım olduğunu
bilmiyordum.
-Bu kez elimdeki bir noel baba, bak bu da eskiden kalma anne,
çocukluğumdan kalan oyuncaklar bunlar. Ağaca astıklarım ağaç süsleri değil
anılarımdı, çocukluğumdu.
-Annem; Evet, bir kısmı esiden kalanlar bir kısmı da benim
uydurduklarım.
-Uydurmuşsun ama güzel şeyler, yaratmışsın.
Bu kısa konuşmalardan sonra annem, yattığı yerden orası boş
kaldı, onu oraya değil şuraya koy, aynı renkler yanyana geldi, onu koyma gibi
talimatlarla bana katılmaya başladı. Onu da oyunun içine çekmeyi başarmıştım
sonunda.
-Annem; Duygulu bir sesle, Biliyormusun? Biz yeni
evlenmiştik. Baban beni Eminönü’de bir mağazaya götürdü. Çok büyük bir
mağazaydı “Madlen beğendiğin, istediğin ağaç süslerini alabilirsin dedi.” Benim
ağaç süslemeyi sevdiğimi biliyordu. Zaten evlenecek yaşta da değildim ki. Çocuk
sayılırdım.
Geçirdiği bunca hastalıklar sonrası, kendi evinde olduğu halde
evinde olmadığını sanan, birçok şeyi
karıştıran, anımsamayan annem neleri hatırlamıştı.
Bir an duraksadım; sıradan olan şeylerin geçici olarak
zihnimize, duygu yüklü olanların ise ruhumuza kazındığını düşündüm.
Aralık/2016
Takvor teodorosyan