Uykudan uyanan ve yeniden güne başlayan insan misali,
baharda doğa uyanır uykusundan. Çıplak dallar canlılığını, doğurganlığını
gösterir, dallarında patlayan gözlerle. Gözler, filizlenir, ana rahminden
çıkmış bebek gibi buruşuk bir şekilde, yaprak olduğunu bilirsin ama tam olarak neye
benzeyeceğini kestiremezsin başlangıçta. Zihin sufle eder önceden
bildikleriyle. Bilincine varırsın neye benzeyeceğinin. Yine de dış güçlerin
nasıl etkileyeceğini, nasıl gelişeceğini bilemezsin. Filiz için başlamıştır
bebeklik, geçlik, olgunluk, doğurganlık ve başlangıca, uykuya dönme döngüsü.
Ağacın dallarında su ve hayat olduğu sürece sürüp gidecektir bu döngü, doğanın
kuralları ile ta ki can gövdeyi bırakana dek. Bazen kader çarkı farklı
oyunlar oynar, sınar filizi. Onun hedefi her zaman büyümek, çiçek açmak ve
tohuma ulaşmaktır her zaman.
Kimine besin olur, bir başkasının bedeninde devam eder hayat
zincirine, kimine gölge olur mutlu eder altında oturanları, kiminin gözünü
okşar ruhunu ferahlatır, çiçek verir bal olur, kokar cümle alem, koku dikkat
çeker, görünür kılar, göz görür güzelliğini, hissettirir insana içinde tanrının
varlığını.
Yaprak ilk çıktığında gençlik gibidir. İnce, parlak, zarif,
narin görünümlü, acık ve canlı bir renge sahiptir. Güzelliği ve tazeliği ile cezbeder,
hayallere daldırır. Büyüyüp geliştikçe yaprak kalınlaşmaya, rengi koyulaşmaya,
damarları kalınlaşıp sertleşmeye başlar. Kırılgan olur, saklar içinde gizemini.
Zaman denen zalim oynamıştır hayat üzerinde oyununu. Gün geçtikçe yeşillerini
kaybeder sararır benzi, direnir ölüme, kızarmaya başlar yine de tutunur inatla
hayata. Kopmak istemez kınından. Eser
bir rüzgar alır götürür onu sevdiklerinden, birlikte yaşadıklarından. Gözden
kaybolur, gönüllerde kalır yaşattıkları.
Tekrar aydınlığa ulaşana dek, doğa tualini yeşilin tonlarıyla
renklendiren, çiçeklerle bezeyen yaprak, bu kez yeşilden sarıya, kızıla sonra
da gittikçe koyulaşan kahverenginin tonlarına bürünerek karanlığa uçup gider.
01 Mayıs 2016
Takvor Teodorosyan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder