1 Aralık 2015 Salı

KUMSAL


Sahilde çıplak ayak yürüyorum. Deniz, sahile kavuşmasının mutluluğunu kumsala köpüklerini bırakarak kutluyor. Vücudumun ağırlığıyla ezilen kum beni hafızasına kaydederken, baskıdan kurtulmak istercesine ayağımın altından kayıyor.  Denizin renkleri bejden türkuaza, açık maviden gittikçe koyulaşan laciverde geçiş yapıp, ufuk çizgiyle sonlanıyor. Göz bittiğini, akıl devam ettiğini biliyor. Görüntünün ve ortamın güzelliğiyle doluyorum. Taze havayı vücudumun tüm noktalarında hissedebilmek uğruna doyasıya içime çekiyorum. 

Akıl rahat durmuyor, ha bire bir şeylerle uğraşıyor. Bir süre bedenimi ve ruhumu dinlemek istiyor, sessizliğin ve huzurun tadını çıkarıyorum. Akıl yine devrede. Geçinmek mi? Yaşamak mı? Ayaklarıma ulaşan bir dalga beni kendime getiriyor.

Dalga her sahile vurduğunda çakıl taşlarını hareketleniyor, kimi birbirini itiyor, kimi yan yana gidiyor, kimi bir diğerinin üzerinden atlayıp en öne geçiyor. Ne için olduğunu bilmedikleri bir uğraş içindeler. Hepsinin ortak yanı sürtüşmeden çıkardıkları sesler. Tıpkı yaşamdaki kavgalarımız gibi.

Bir deniz kabuğuna rastlıyorum, sıradan olmasına karşın yine de evirip, çevirip bakıyorum merakımdan. Bu da ikinci hayatı deyip geçiştiriyorum. Birkaç adım sonra değişik bir kabuk daha, kenarı kırık denize atıyorum. Akıl işe karışıyor, yaşamında da tercih etmediklerini bu kadar kolay terk edebilsen diye, haklı. 

Keyif sürmeye kararlıyım, bir çakıl taşı, diğerlerinden farklı gibi göründü. Baktım, çok da güzel değil. Farklı olduğunu seziyorum ama farklılığını göremiyorum. Elime alıp şöyle bir denize çaldım. Islanınca ortaya çıktı renklerinin, damarlarının güzelliği. Bir kez daha anladım, görünüşe aldanmamak gerektiğini. 

Biraz ilerde, içi boşalmış yeşil bir denizkestanesi kabuğu, tam ve güzel, narin ve kırılgan, sevdiklerimize gösterdiğimiz özenle biriktirdiklerimin yanına koydum. Bir başka çakıl taşı, bir başkası hepsi de farklı güzeller. Sahip olma duygusu ve doyumsuzlukla biriktirdiklerim avucuma sığmıyor, elimdekileri elemek zorundayım. Önce tercih edip sonra elemek, sıkıntılı bir süreç eleyene de elenende. 

Birkaç adım sonra bir tahta parçası deniz, güneş ve başından geçenler aşındırmış, matlaştırmış onu. Bir sanat galerisinde sahile vuran tahta parçalarını değerlendirerek heykelcikler yapan, onlara yeniden ruh veren sanatçının eserlerini görmemiş olsaydım, bir işe yaramaz deyip tekme atabilirdim. Onu da değerlendirebilen yeniden hayat veren bir ruh çıkabiliyor.

Rastladığım güzellikleri yanında sahili kirleten sintine atıkları, naylon torbalar, pet şişeler, çör çöp sorumsuzluğun ve sevgisizliğin yansıması.   

Doğa her şeye rağmen güzel ve ait olduğum yer.


Takvor Teodorosyan Ağustos/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder