RUMELİHİSARI ANILARI (HALIM PASA KORUSU)
Genellikle Deli Bey’ in esrarengiz
evinin geniş bahçesi altındaki toprak yolu takip eder yıkık duvarları geçtikten
sonra Halim Paşa Korusuna varırdık. Bizi asırlık meşe, çınar, söğüt, defne ve
çam ağaçları karşılardı. Ağaçların arasında
kalan büyük toprak saha iddialı maçlara, turnuvalara, yarışlara, şenliklere sahne
olurdu. Bunun dışında set üstünde Küçük Sahamız vardı.
Baltalimanı yönüne doğru uzanan iri kaya
taşlarla döşeli kıvrımlı yol bizi önce taş ocaklarına daha sonra da süngerli
köşke ve korucunun evine götürürdü. Yoldaki taşlar arasından çıkan otlar,
çiçekler, dökülen çam yaprakları bu yoldaki yaşanmışlıkları gizler gibiydi. Ağaçların
altını birbirine geçmiş çalılıklar, nefti yeşil kokinalar ve kırmızı tohumlu
sarmaşıklar süslerdi.
O zamanlar faaliyette olan taş ocakları
kıyısına geldiğimizde kayalar ve uçurum ürpertirdi insanı. Bahar aylarında bu
bölge katırtırnağı çiçekleriyle bezenirdi. Burnumuza gelen hoş kokusuyla varlığını
hissettirirdi. Korunun alt kısmına ulaştığımızda çam ağaçlarının
yerini büyük atkestanesi ağaçları alır, yol, kaybolur yamaca karışır, süngerli
köşke doğru tekrar görünür olurdu.
Ulu atkestanesi ağaçlarının gövdesindeki
çatlamış kabuklar arasında kırmızı üzerine minik siyah benekli kaplan
böceklerinin üst üste sık kümeler haline topluca durduklarını ya da sıralar
halindeki hareketlerini gözlerdik.
Yamacın sonunda, caddeye yakın korucunun evi,
inekleri, kümes hayvanları, bacasından tüten dumanıyla tam bir köy evi manzarasındaydı.
Korucunun evi yanında büyük yosun tutmuş yalağa, kaynak suyunu taşıyan kalın demir
boru, delercesine çıkmıştı yamaçtan. İçilebilir kaynak suyu buz gibiydi. Halim
Paşa korusuna pikniğe geldiğimizde köpekler bağlı ise gerek duyduğumuzda suyumuzu
buradan temin ederdik. Karşı yamaçta
yıkıntı halinde dış cephesi çok gözenekli sünger görünümlü taşlarla kaplanmış harabe
Süngerli Köşk.
Boğaz tarafına geldiğimizde, Karadeniz çıkışından Vaniköy’e kadar olan muhteşem manzarayı seyredebilirdik. Esen
rüzgâr serinliği, tazeliği, canlılığı içimize taşır, manzaraya doyamaz bulunduğunuz
yere çöker güzelliğin seyrine dalardık. Delik ve burma gövdeli zeytin ağacı
tahribatlara, rüzgâra, zamana direniyordu. Kim bilir nelere şahitlik etmişti. Çok
kişi zeytin ağacına ve boğazın güzelliğine kendini katıp, yaşadıkları o anı belgelemiştir.
Aşıklar zeytin ağacı üzerine kazıdıkları kalp ve harflerle kendilerinden bir iz
bırakmışlar.
Piknik yapmayı planladığımızda herkes kendine
düşen hazırlıkları yapar, yaygımızı, topumuzu, uçurtmamızı, çemberimizi, telden
yapılmış arabamızı, salıncak ipini, bisikletimizi alır, konvoy halinde koru
yolunu tutardık. Koruya vardığımızda uygun bir ağaç ya da makiliğin gölgesini seçer
yaygılarımızı yayar, çimenlerin üzerine serilirdik. Ağaçlardan birine salıncak
kurulması olmazsa olmazlardandı. Futbol, kulaktan kulağa, istop, yakar top, saklambaç,
yağ satarım bal satarım, birdirbir, uzuneşek, yüksek atlama, uzun atlama vb.
çeşitli oyunlar oynanır, kümelenmiş her gruplardan farklı sesler, muhabbetler yankılanırdı.
Gençlik dönemimizde arkadaşlarla ve
büyüklerimizin de katıldığı gruplarla çıkılırdı koruya. Ortaya atılan bir konu
tartışılır, oyunlar oynanır, Nişan (Gedik) arkadaşımızın akordeonundan çıkan
melodilerle dans eder, kadrin oynanırdık. Koruda gezinenler sarardı etrafımızı.
Seyrederler, alkışlarlar coşkumuza coşku katarlardı.
Korudaki bir başka keyfimiz klasik müzik
dinlemekti. Futbol sahasının alt kısmındaki hafif meyilli yamaca yerleşir, pilli
pikabın kolunu uzunçaların başlangıç boşluğa usulca bırakır, doğa dekoru içinde
müzik dinlerdik. Almanya’dan gelen işçilerin beraberinde getirdiği pilli
radyolar revaçta, kimi transistorlu radyosunu omzuna yerleştirmiş dinleyerek
dolaşıyor, kimi başucuna koymuş dinlerdi.
Soba yaktığımız zamanlar koruya çıkar
çamlardan dökülen kozalakları ve kuruyup dökülmüş çam dallarını toplardım. Kozalakları
kor olmuş sobanın içine attığımda çatır çutur patlayarak yanışından
hoşlanırdım. Soba kapağı açıksa kıvılcımlar dışarı kadar fırlardı.
Koru aynı zamanda av alanımızdı. Yoğun kar
yağdığında sapanla çulluk avlamak için koruya çıkardık. Nışan (Gedik) bazen
babası Şahin amcanın tüfeğini alır, gözlerimiz çalılar arasından havalanacak
çullukları gözlerdi. Genellikle elimiz boş dönerdik. Bizimki kuş avlamak değil
hevesti, maceraydı.
Mart ayı, basılmamış yerler karlı. Tabiat
yeniden canlanmaya başlamış. Tesadüfen çalıların altında mor kır menekşesi fark
ettim. Yaklaşıp elimle çalıları kaldırdığımda birçok kır menekşesinin bir arada
olduğunu gördüm. Korunmak için çalı dibine gizlemişlerdi sanki. Bu hava
şartlarında bu güzelliğe rastlamış olmak şaşırtmıştı beni. O günden sonra her
yıl Mart ayında kır menekşelerini görmek için koruya çıktım. Her sene giderek sayıları
azaldı, sonunda rastlayamaz oldum.
Bahar ayında, rengârenk kır çiçekleri, boru
çiçekli sarmaşıklar özellikle de beyaz papatyalar koru yamaçlarını süslerdi.
Büyük sahanın alt kısmındaki yamaç papatya tarlası gibi olurdu. Kimi bu
güzellilerin içine girer fotoğraf çekerdi, kimi papatyalardan sevdiğine taç
yapardı.

Yurtdışından ya da ender gelen misafirlerimiz,
akrabalarımız geldiğinde evde yenir içilir, karınlar şişince misafirimizi
memnun etmek ve Boğaziçi’nin eşsiz manzarasını sunmak için yürüyüşe çıktığımız
yerlerden biriydi Halim Paşa Korusu.
Mayıs ayı teyzem Nadya nişanlısı ile bizi
ziyarette gelmişlerdi. Öğle yemeğimizi yedik, kahveler içildi. Eniştem Garbis “Hadi
söyle bir çıkalım, dolaştır bizi” dedi. En güzel yerlerden biri Halim Paşa
Korusu diye düşündüm. Salih Bey sokaktan yukarı çıktık Boğaz manzarasını
seyrettikten sonra Koru içine taş ocaklarına doğru yürüyoruz. Çok sevdiğim
katırtırnaklarından ve kokusunun güzelliklerinden bahsettim, size de toplamamı
ister misiniz? diye sordum. Onlar dünden razı “sen git biraz topla” dediler.
Ben en güzellerinden toplamaya uğraşıyorum. Bir ara baktım ortada yoklar.
Elimde kocaman bir demet katırtırnağı ile geri döndüm. Sonradan teyzem gerçeği
itiraf etti.
Takvor Teodorosyan Mart/2013
Takvor abi az evvel farkettim blogunuzu ve keyifle okudum..bol bol.yazin lutfen...ve hep yazin...sevgilerimle, takipteyim
YanıtlaSilÇocukluğu Rumeli Hisarüstü Mahallesinde geçen biriyim. İlgiyle ve zevkle okudum.. Teşekkürler..
YanıtlaSil