20 Haziran 2024 Perşembe

İSTANBUL TARİHİ XVII. ASIRDA İSTANBUL (ERAMYA ÇELEBİ KÖMÜRCÜYAN) RUMELİHSARI

 

İSTANBUL TARİHİ XVII. ASIRDA İSTANBUL (ERAMYA ÇELEBİ KÖMÜRCÜYAN)

RUMELİHSARI

İleride, iri ve tabii kayalar görülür. Burada Türkler oturur. Onların basit bir mescitleri vardır. Birkaç bahçeyi geçtikten sonra, sahilde servi ağaçlarıyla dolu mezaristan’a vardık. Çırpıcılar burada köy ve Hisar sakinlerinin çamaşırlarını yıkarlar. Bunlar bir takım yaşlı Müslüman halayıklardır.

Daha ilerde, Rumeli adını taşıyan hisar yükselir. Boğazın en dar noktası olup Bizanslılar zamanında dahi Boğazkesen (Lemokopion) tesmiye edilen bu mevki, pek eski devirlerden beri tarihi bir ehemmiyet ve şöhret kazanmıştır. Darius, ordusunu Avrupa’ya geçirmek için Samos’ lu Mandrokles’e burada muazzam bir köprü kurdurmuş ve üzerinde Grekçe ve Asurca kitabeli iki mermer sütün diktirmiştir. Müteakip devirlerde, Boğaz’ın bu dar kısmı Gotlar ve Latinler için de Avrupa ve Asyaarasında en uygun geçit olmuştur. Daha sonra Türkler, muhtelif zamanlarda ordularını bu noktadan geçirmişlerdir. Nihayet, Fatih, 1452’de İstanbul’un fethine başlangıç mahiyetinde olmak üzere, Rumların “Neokastron” tesmiye ettikleri Rumelihisarı’nı üç ay zarfında inşa ettirmiştir.

Rumelihisarı’nın XVII. Asırdaki vaziyetini anlatan Evliya Çelebi hisarın, biri şimale bakan Dağ-Kapısı, diğeri şehre nazır Hisarpeçe kapısı , biri de demir pencereli olup daima kapalı duran Sel-kapısı olmak üzere üç kapısı bulunduğunu, içinde yüz beş pare top, sahilde Boğaz’a hakim bir tepede de içine adam sığacak kadar büyük toplar mevcut olduğunu, kale kumandanı ile üç yüz kadar neferin gece gündüz hazır vaziyette bulunduklarını, kale içinde de kayalara yapışmış kırlangıç yuvaları gibi yüz seksen kadar asker evlerinin mevcut olduğunu, kale dahilinde ayrıca da bir minareli Fatih camii, iki mescit ve iki buğday ambarı bulunduğunu yazar.

Tournefort, XVIII. Asrın başında, kule damlarının kurşunla örtülü olduğunu, top mazgallarının dışarı uzanan top namlularıyla korkunç bir manzara teşkil ettiğini, topların tekerleksiz olduğundan dolayı doldurulmasının pek zor olduğunu yazar. İnciciyan, dağa bakan hisar kapısının önünde Almanlardan alınmış ve “Rudolphus II Rom. Imp. 1601” ibaresini havi büyük bir topun, zındanın bulunduğu kule kapısının içinde de iki miğferin, bir topuzun, bir kulaç uzunluğunda bir kemiğin ve insana ait olduğu rivayet edilen iki adet pek iri dişin asılı olduğunu müşahedesine müsteniden söyler.

Hisar’ın en meşhur kulesi Zaganos Paşa kulesinin kitabesi 1452 tarihini taşır. Bu kitabe İstanbul’da mevcut en eski Osmanlı kitabesi olması itibariyle dikkate şayandır.

Evliya Çelebi, Rumelihisarı varoşunu şu suretle anlatır. Sahilin dar bir yerinde olup bağsız ve bahçesiz kayalar üzerinde kat kat bin altmış kadar haneyi ihtiva eder. Üç cami, onbir mescidi, yedi subyan mektebi, bir hamamı, iki yüz dükkânı, Derviş Dede tekyesi namına bir tekyesi, yedi kadar müsaadeli Rum hanesi vardır. Yahudi yoktur. Halkı balıkçı, kale neferatı, kayıkçı ve diğer sanat erbabıdır. Ayan ve eşrafı yalı sahibi olup kış günleri İstanbul’da otururlar.  Aynı müellif, “Şeytan Akıntısı” kenarında belli başlı yalı olarak Dizdar, Hacı İsa, Kara Hasan, Narhcı Hasan efendi, Koska Firuni Mehmed efendi, Topkapı’lı Mahmut efendi ağa, Hezar-pare Ahmed paşa yalılarını zikreder.

Müellifimiz Eramya Çelebi’nin, Rumelihisarı’nda Ermeni bulunup bulunmadığına dair hiçbir şey söylememesinden, kendi zamanında bu mahallede bir Ermeni topluluğunun mevcut olmadığı anlaşılır.  İnciciyan’ın verdiği malumata göre Ermeniler XVIII. Asırda Hisar’a yerleşmişler ve bir de kilise inşa etmişlerdir. Mezkûr müellif, Ermeni mahallesinin (bugün olduğu gibi) hisar dışında, sarp bir yolla çıkılır bir tepede bulunduğunu ve Ermenilerin “Surp Sanduht” adlı küçük bir kiliseye malik olduklarını söyler. Bugün aynı adla mevcut olan Rumelihisarı Ermeni Kilisesi 1816 senesinde yıktırılıp bugünkü şekilde yeniden inşa edilmiştir.

Denize nazır bahçelerde “Hisar Kirazı” denilen leziz kiraz yetişir. Rumelihisarı kirazının şöhretini evliya çelebi şu surette anlatır. Dağlar üzerinde emsalsiz kiraz bağları vardır ki hisar kirazı namıyla Rum, Arap ve Acem’de meşhurdur. Hatta Acem diyarında ismine Gülnar-ı rum derler. İki kiraz bir dökme riyal ağırlığında gelmiştir. Kiraz mevsiminde pek çok kimseler buraya gezmeye gelirler.

KAYNAK

İSTANBUL TARİHİ XVII. ASIRDA İSTANBUL

Yazan: ERAMYA ÇELEBİ KÖMÜRCÜYAN (1637-1695)

 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları No:506

Tercüme ve Tahşiye eden: Hrand D. Andreasyan

İstanbul Kurtulmuş Basımevi 1952

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder