8 Temmuz 2017 Cumartesi

ANNELER GÜNÜ

İlkokula gittiğim dönemlerdi. Bugün anneler günü anneme bir armağan vermek istiyorum. Ancak, bulunduğumuz yer nedeniyle alışverişe gidebilecek bir durumum olmadığı gibi, armağan alacak param da yok. Hediyelik alış verişler için Beşiktaş’a ya da o zamanın değimiyle İstanbul’a yani Eminönü’ne gitmek gerekirdi. Önceden düşünmüş olsam büyüklerimden yardım isteyebilirdim. Ama bunu da çekingenliğimden söyleyemezdim.


Her zaman olduğu gibi kahvaltıdan sonra arkadaşlarımla oynamak üzere bahçeye çıktım. Evimizin arkasındaki kırlık alandan yukarıya iki ulu fıstık çamının bulunduğu tepeye doğru güle oynaya şakalaşarak çıkıyoruz. Kırların üzerinde yuvarlanıyor, baharı hissediyoruz bedenimizde. Kuzukulağı bitkisine rastlamışsak koparıp çiğniyoruz. Ağzımız buruluyor ekşiliğinden, salyamız sulanıyor. Yine de seviyoruz yemesini. Kış uykusundan uyanan doğa, davetkar bir şekilde rengarenk çiçeklerini serpiştirmiş yeşil örtüsünün üzerine. Baharın ilk müjdecilerinden papatyalar kümeler halinde, papatya tarlası gibi süslüyor kırları. Tepeye vardığımızda soluklanmak için denize nazır oturduk çamların altında. Kimi pisipisi otu sapından düdük yapmaya, kimi çam ağacı kabuklarını yontarak yelkenli yapmaya koyuldu. Bense papatyaları seçmiştim. En güzellerinden ve sapı kalın olanlardan bir miktar topladım. Saplarını kısalttım. Çam ağacının sivri ve ince yaprakları ile papatya saplarına küçük bir yarık açarak bir sonraki papatyayı o yarıktan sokup birbiri ardına dizerek papatyalardan taç yaptım.  

Bir şey yaratmış olmanın heyecanı ile koşarak eve gittim. İçim içime sığmıyordu. Heyecanla kapıyı çaldım. Bak mama, anneler günü için sana papatyalardan taç yaptım. Sıkıca sarıldık birbirimize.

Takvor Teodorosyan

13.05.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder