Cenaze ayini çıkışı, kapı eşiğinde sallanan çanı halatı gökten yere sarkmış, gelen
geçenin yarattığı hava akımıyla kendi halinde başıboş salınıyor. Halat ucu yerden insan boyu
yüksekliğinde. Çeken elin kaymaması için uç kısmından yukarıya doğru dört parmak aralıklarla üç düğüm atılmış. Zangoç her çekişte bırakmış el kirini, terini boğumlarda. Düşledim hayatı, dedim hayat halat gibi düz olsa nasıl
olurdu?
-Zangoç seslendi; Halatta düğüm olmasa elim kayar
gider. hakim olamam, hizzedemem onu.
-Varsın kaysın ne olur?
-Zangoç; olmaz, ritmi tutturamam o zaman, yerim paparayı papazdan. Çanın
her vuruşunun bir anlamı var. Ayinin başladığını, bayramı, vaftizi, düğünü, ölümü
bazen de yerel saati duyurmanın ritmi ve vuruşu farklıdır. Çan yavaş çalıyorsa hüznü, güçlü çalıyorsa bayramı duyurur.
-Desene, kalp gibi. Sevinince coşar, hüzünlenince
ritmin düşer, ağırlaşır.
Zangoç doğruladı, devam etti söze. Halat elimden
kaydığında duyurmak istediğim duyguyu, ritmi veremem çana. Çanı görmesem de tuttuğum
halatın ucunda hissederim çanla ona vuran tokmağı, sıkıca kavrarım
halatı çekerim gökten yere, salarım soluğumu. Önce halatın boşluğunu alırım, vuruş yavan, sonrakiler güçlüdür. Neden dersen ilkinde çanla tokmak uyuşur, sonra benim halatı çekme amacım titreşir çanda, ulaşır duyacak kulaklara, yaratır
yüreklerde çağrının duygusunu.
Mayıs/2017
Takvor Teodorosyan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder