YOĞURTÇU MUSTAFA
Uzun boylu, kasketli, saygılı, mahcup, yüz yüze gelindiğinde hafifçe tebessüm ederdi. Yoğurt satmaya sonbaharda başlar ilkbahara kadar devam ederdi. İki kefeli sırt askısının birinde yayvan yuvarlak alüminyum tepsi içinde yoğurt diğerinde ise tahin, pekmez güğümleri ve dara için taşlar bulunurdu. Mahalleleri yaya dolaşır, geldiğini mahalleliye duyurmak için elindeki çanı sallardı. Genellikle geçtiği zamanlar bilindiğinden yoğurt almaya niyetlendiğimizde kaçırmamak için geçişi kollanır, komşulara haber vermeleri tembih edilirdi.
Yoğurtçuyu kaçırmışsak evine gidip yoğurt almak bana düşerdi. Arpacı Çeşmesi Sokakta acı çeşmenin üzerindeki ahşap yıkık dökük evin giriş katında yaşardı. Evin yamuk, aralık duran derme çatma kapısı üzerindeki demir halkalarda kilit varsa boşa geldik demekti. Bitişik evde oturan Lütfiye teyze beni fark etmişse yoğurtçunun durumunu ona sorardım. Yoğurtçu baharda köye gider hasat işleriyle uğraşırdı.
Takvor Teodorosyan Haziran/2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder