Ahşap çıkmaları destekleyen yuvarlak figürlü taşıyıcıları, yılbaşında kapısına asılan süslemeleri
ve o evde yaşanmışlıklarım olan Beyaz Ev. Robert Kolej'deki (Boğaziçi Üniversitesi) Amerikalı öğretmenlerin
oturduğu bu evde babaannem hizmetli olarak çalışırdı. Birçok Amerikalının oturduğu
evde olduğu gibi bu evde de davetler, partiler verilirdi. Mimarileri, bol ağaçlı ve çiçekli bahçeleri, içindeki yaşamlarıyla bir başka dünyaydı bu evler.
Davet olduğunda, babaannem önceden
tembihler, okul çıkışı (Şair Nigar İlkokulu) ona uğrardım. Davet olduğu günlerden biriydi. Okul çıkışı, ev sahibi görür babaanneme kızar düşüncesiyle çekinerek zili çaldım.
Heyecanımdan olsa gerek zilin sesini duyamamıştım. Biraz tereddüt ettim, sonra tekrar
zile bastım. Sessizlik, bir süre sonra daha önce görmediğim bir bayan kapıyı
açtı. Titrek bir sesle “Ben Surpik hanımın torunuyum” dedim. Bir şey söylemeden
içeriye gitti. Babaannem beni usulca mutfağa aldı. Yüksekçe bir tabureye
oturtarak sessizce beklememi söyledi. Sanki gizli bir şeyler yapıyor gibiydik.
Mutfağa, seri ve aceleci tavırlarla hizmetçilerin biri giriyor biri çıkıyordu. Her
giriş çıkışta ufak cümlelerle bana durumu anlatıyorlardı. Ev sahibinin geçen
hafta arkadaşları ile avda vurdukları yaban ördekler için davet verildiğini, ördeklerin
fırında ve şarapla pişirildiğini bu şekilde çok lezzetli olduğunu anlatmışlardı.
Babaannem servis yaparken benim seveceğimi ya da her zaman yeme fırsatı
bulamayacağımız yiyeceklerden elime tutuşturur ya da ağzıma tıkardı. İlk olarak
bu evde ördek eti yemiştim.
Bir başka gün, yine ilkokuldan çıktım, Beyaz eve uğradım.
Babaannem elimden tutarak gel dedi. Serin taşlıktan geçip büyükçe bir odaya
girdik. İlk dikkatimi çeken yer döşemesi olmuştu. Ahşap döşeme üzeri siyaha
yakın koyu ceviz renkte ve cilalıydı. Pencereden giren ışık cilalı yer
döşemesini parlatıyordu. Evin dekorasyonu ve eşyalar bugüne kadar görmediğim
stilde ve güzellikteydi. Şaşkınlığımı ve hayranlığımı Babaannemin “Madam, bu da
benim torunum.” söylemi bozdu. Evin hanımı Amerikalı, uzun boylu, açık tenli,
Mireille Mathieu gibi parlak saçlı, sade giyimli, zarif görünümlüydü. Bana
gülümseyerek bebeği ile ilgilenmeye devam etti. Bebeğine olan ilgisini,
sevgisini, sabırla onunla ilgilenmesi seyrediyordum. Onunla oynuyor her şeyi
sakin ve yumuşak bir sesle ona anlatmaya çalışıyordu. Ben ilk çocuk olmama ve
çok sevilmeme rağmen madamın yumuşak ve sevecen davranışları beni etkilemişti.
Onlara olan hayranlığıma dalmış olmalıyım ki, madamın bana ne söylediğini ya da
ne yaptığını hiç hatırlamıyorum.
Haziran/2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder