29 Mayıs 2013 Çarşamba

FARKINDALIK

Eski mahalleler, eski evler ve tarihi yerler gördüğümde durur bakarım, düşlerim yaşanmışlıklarını. Kapı, pencere, balkon, cumba, sütunlar ele verir yaşayanların izlerini, kültürlerini. Kapı tokmağındaki, zildeki aşınmalar yaşamın devamını, pencere önündeki çiçekler, perde şimdi yaşamın kimliğini ele verir.  Gördüklerim ve hissettiklerimle kapı tokmağını çalar, ahşap kapıdan girer, loş taşlığın serinliğini yüzümde hissederim, sonra eşyaların eskiliği kokar burnuma, gacırdayan ahşap merdivenleri çıkarım usulca, göz atarım etrafa, bazen hissederim yalnızlığı ve terk edilmişliği düşümde ve duygularımda.  Ben istesem de istemesem de bedenime kaydedilmiştir gördüklerim ve duygularım. Bu yetmez, biriktirdiklerimi hissettiklerimi birilerine anlatmak, paylaşmak isterim. Basarım deklanşöre. Başkalarıyla paylaşmak İsterim ki o kültürler kaderiyle baş başa kalıp yok olup gitmesin.  Buna en güzel örnek üstat Ara Güler’in fotoğrafları ve farkındalığıyla Aphrodisias kalıntılarının keşfidir.

Çektiğim fotoğrafları paylaştığımda “A… Ben hep oradan geçerim hiç fark etmemişim” şaşkınlığı ve yüz ifadesi ile karşılaştığım olur. Buna çok da şaşırmamak gerekir. Emlakçı afişleri, baltacı ormanı, cinselliği arayan hoşlandığı erkeği-kızı gözler. Kişinin algıları ne yönde açıksa onu görür. Aslında, fotoğraf çekerken yaptığımız şey bütünden kopardığımız parçaya, estetik görüş ve derinlik (ışıkla) katarak iki boyutlu bir yüzeye kaydetmektir.  Bu sayede bütün içinde kaybolan ya da fark edemediğimiz ayrıntıyı öne çıkarmış oluruz. Öne çıkardıklarımızın farkındalığı, bizi farklı düşlere farklı sonuçlara götürür.

Fotoğraf çekmek, düşüncenin ve birikimin ürünüdür. Paylaşılmasından mutluluk duyulur. Özgürlüktür.

Takvor Teodorosyan Mayıs/2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder